Eskişehir Mutlu Son

Eskişehir Mutlu Son

Altmışını geçmiş, kısa boylu, hastalıklı, sapsarı ölü şeklinde

yüzlü, boğuluyormuş benzer biçimde bakan kocaman patlak gözlü bir

adam canlandırın gözünüzde. Eskişehir Mutlu Son Önde iki kazma dişle çıkık bir

ağız, mosmor dudaklar, lağım kokan bir nefes. Sırıtışında bir

tehlikeli olmasa bile mutlaka korkunç görünen garip bir

ürkütücülük vardı. Böyle bir insan müsveddesi de olsa gene de

arzulanmak, memnun Eskişehir Mutlu Son  edilmek için hayata merhaba dediğunu, hiçbir hanımın

kendisini reddedemeyeceğini düşünecek kadar kördü. Bu

düşüncenin etkisiyle onunla sevişiyormuş görüntüsü

verebilecek biçarelere para saçıyor, uyandırdığı dehşeti

gizleyecek yapmacıklık yahut kimi zaman gaddarca davranıyordu.

Güçlerinin batkı etmiş oluşu sadece iktidarsızlıkla

açıklanabilirdi ve bu konum onu hep bir öfke nöbetine

itiyordu. Sonrasında da anlık arzularını doyurduğu masum

kızlardan bu halinin acısını çıkarıyordu.

Kendisine uzun

zamandır bu yolla kurban elde eden bayanım bu kere ilk

deneyimim olmasını hiç umursamadan beni seçmişti. Beni

onun önünde durdurdu, kendi çevreımda döndürdü, eşarbımı

çözüp daha yeni, yeni dolmaya başlayan göğüslerimin

yükselişine, inişine, biçimine ve beyazlığına dikkat çekti.

Sonrasında beni yürüttü ve el değmemiş güzelliğimin pazarlığını

oluşturmaya başladı.

Eskişehir Mutlu Son

Kısacası üçkâğıtçılığın aslabir püf noktasını

es geçmedi. Adamsa tüm bunlara beğeni dolu kibar baş

sallamalarla cevap veriyor ve yiyecekmiş şeklinde bakıyordu.

Arada bir göz ucuyla ona bakıyor, arzudan alev alev yanan

gözleriyle karşılaştıkça katıksız bir dehşet ve korkuyla başımı

çeviriyordum. Kuşkusuz o bunu genç kız utangaçlığına ya da

minimumından naza bağlıyordu.

Her nede olsa kısa süre sonrasında odadan çıkmama izin verildi.

Beni hiç yalnız bırakmayıp devamlı kuyruğumda dolanan

Phoebe tarafınca yine odama götürüldüm. Burada, az

önce yaşamış olduğum sahnenin bir benzerini yaşayan her insanın

aklına takılacak soruları düşünmeye zamanım vardı amaitiraf etmek gerekirse, aşılmaz aptallığım ya da daha kısaca

şaşılası saflığım öylesine büyüktü ki hanımefendi Brown’un

tasarıları karşısında hala gözüm açılmamıştı. Tersine her

fırsatta o aile sandığım insanlara duyduğum minneti her

fırsatta dile ge-tiriyordum Phoebe, böyle kibar bir

beyefendiden koca niyetine hoşlanıp, hoşlanmayacağımı

sorarak bu canavara olan korkumun daha da çoğalmasına

niçin oldu. Ona çok içten bir yanıt verdim.